MONA LİSA TABLOSU, NEDEN BU KADAR MEŞHUR???
Eğer sebebin bu resmin “MUHTEŞEM BİR TABLO” olması sanıyorsanız, yanılıyorsunuz???
DA VİNCİ, bu tabloyu 500 küsür sene önce, 1503 yılı civarında çizdi ve bazı incelemelere göre resmin son haline kavuşması 1517 yılına kadar sürdü. Ama bırakın 1500’leri, 1600’leri falan, ta 1800’lere kadar SOKAKTA bu TABLOYU BİLEN KİMSEYİ BULAMADINIZ.
Tablo, geçmişte sadece sanatseverler tarafından biliniyordu. MONA LİSA, 1797’den beri Louvre’da sergileniyor sergilenmesine ama, o yıllarda müzede, öyle bugünkü gibi özel bir yere falan sahip değildi; ekstra bir ziyaretçi çekmiyordu; müzedeki yüzlerce tablodan biriydi.
Sol tarafında Titian’ın “Alfonso d’Avalos Alegorisi”, sağ tarafındaysa Correggio’nun “Aziz Catherine’in Gizemli Evliliği” tablosu. Bu iki tablo da asırlardır Louvre’da sergileniyordu.
Muhtemelen çoğunuz bunların ikisini de duymadınız.
Bugün, sokaktan herhangi bir insanı çevirip 1 tane tablo adı söylemesini isteyin, bırakın MONA LİSA’yı bilmeyi, MONA LİSA’dan başka 1 tanecik tablo sayabilirse şaşarım. Günümüzde MONA LİSA, öylesine büyük bir şöhrete Müzede inanılmaz güvenlik önlemlerine sahip.
O günlerde o kadar önemsizdi ki
tablo çalındıktan iki gün sonra güvenlik görevlileri tarafından değil.
Müzedeki bir ziyaretçi tarafından fark edildi.
Burada bir tablo eksik çivisi var Kendisi yok durumu.
Sonrasında inanılmaz bir arama tarama çalışması yapıldı müze 1 hafta kapalı kaldı sokaklara aranıyor ilanları asılıp polis kontrol noktaları oluşturuldu.
Müze açıldığında insanlar asıldığı boş duvarı görmek için delirmiş gibi akın ettiler.
Bu durumu günümüzde bir videonun fenomen olması gibi algılayabilirsiniz…
1911 yılındaki hırsızlık vakasına geri dönecek olursak, Fransız yetkililer gerçek ortaya çıktığı zaman tam anlamıyla afalladı.
Tüm Fransa için bir utanç kaynağı olan bu olayı yetkililer, tam bir beceriksizlik hali ile açıkladı.
Tablonun çalınmasının fazla abartıldığını iddia edip galerideki en ünlü tablo bile olmadığını söylediler. Lakin bu açıklama skandalın daha da büyümesine neden oldu.
Üç hırsız, kancalar, ipler ve battaniye kullanarak dünyanın en güvenli müzesinin en nadide eserini tüm yetkililerin gözü önünde çalmıştı.
Bütün dünyaya rezil olan Fransız yetkililerin soruşturma süreci de en az olayın kendisi kadar utanç verici bir hal aldı.
Tabloyu çaldığından şüphelenilen ilk kişi dünyanın yaşayan en önemli sanatçılarından birisi olan PABLO PİCASSO’ydu.
Şüpheli konumda olmasının nedeni ise daha önce satın aldığı iki heykelin soruşturmaya neden olmasıydı.
PABLO PİCASSO iddiaları reddetti ve hırsızlıkla bir ilgisinin olmadığını savundu.
Belki de günümüzde MONA LİSA’nın bu kadar ünlü ve tanınır olmasının nedeni; bu kadar kolay çalınmış olması ve PİCASSO’nun şüpheli olarak kovuşturmaya uğramasıydı.
Gün geçtikçe soygun ulusal bir skandala dönüşmeye başladı. Tabloyu bulmak üzere yüze yakın özel dedektif, ayrı soruşturmalar yürütmeye başladı.
PİCASSO’nun masum olduğu anlaşıldıktan sonra Fransız kamuoyunun öfkesi Amerikalılara döndü, çünkü birçok eser zengin koleksiyoncular tarafından illegal yollardan satın alınıyordu.
Öte taraftan; dünya yavaş yavaş büyük Cihan Harbi’ne doğru sürükleniyordu ve gazeteler her gün Almanlar hakkında yeni komplo teorileri ortaya atıyordu.
Bunlardan birisinde Almanların Fransızları aşağılamak için tabloyu çaldığı iddia ediliyordu ki kamuoyu bu teoriyi son derece mantıklı buluyordu.
Öte taraftan gerçek hırsızlar üç İTALYA’ndı; iki erkek kardeş, VİNCENZO ve MİCHELE LANCELOTTİ ve elebaşı VİNCENZO PERUGİA. Louvre’da “MONA LİSA”dan söktüğü koruyucu cam kutuların aynısını takmak için kusursuz bir plan hazırlayan profesyonel hırsızlardı.
Tabloyu çalma gerekçeleri ise son derece şaşırtıcıydı. Hırsızlara göre bir İtalyan eseri olan MONA LİSA tablosu, Fransızlar tarafından çalınmış bir eserdi ve evine dönmeliydi…
Hırsızlar, bu tabloyu bir İtalyan’a satmayı planlıyorlardı; ama skandal öyle büyümüştü ki onlar da ne yapacaklarını bilemez hale gelmiş durumdaydı.
Tablo, aylarca ucuz bir Paris pansiyonunda küflü bir sandığın içinde hırsız PERUGİA tarafından gizlendi.
Hırsız PERUGİA, tüm yaşananlara rağmen geri adım atmadı. Tabloyu 28 ay saklamayı başardı ve sonunda tabloyu satacak bir İtalyan koleksiyoncu buldu ama polis bu durumdan bir şekilde haberdar oldu.
PERUGİA yakalandığında asıl hırsızın NAPOLYON olduğunu ve tabloyu Fransızların çaldığını söyledi. Kendisi bu tabloyu ülkesine getirerek İtalyan bir koleksiyoncuya satmaya çalışan vatansever olduğunu iddia etti.
Eee buda minareyi çalan kılıfını hazırlar atasözü. Milliyetçilik yaparak paçayı sıyırma girişimi.
MONA LİSA tablosu tam 28 ay sonra müzedeki yerine yerleştirildi. PERUGİA ise tutuklandı ama bütün dünyanın ilgi odağı haline gelen bu hırsız, sadece 8 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Tablo yerine yerleştirildikten kısa bir süre sonra 1. Dünya Savaşı başladı ve olay kısa sürede unutuldu.