Baba ile kız ormanda yürüyüşe çıkmışlardı. Kız o gün çok dalgın ve sessizdi. Öğlene doğru okuldan dönmüş ama ne annesi ne de babasıyla tek kelime etmemişti. Bir süre yürüdükten sonra kız babasına „Baba, ben çirkin miyim?“ diye sordu. Baba, kızının suskunluğunu bozup, konuşmak istemesine sevinmişti.
“Hayır kızım. Nereden çıktı şimdi bu soru?”
“Bugün sınıftaki bir kız bana ‘Sen çok çirkinsin’ dedi.”
“Şimdi anladım. Peki, sen kendini çirkin buluyor musun?”
“Hayır ama geçenlerde başka bir çocuk da bana ‘Aptal” demişti.”
“Of, o çocuk da çok kabaymış ama sen aptal olduğunu düşünmüyorsun değil mi?”
“Hayır baba ya, elbette düşünmüyorum ama bazen gerçekten aptal ve çirkin miyim diye kendi kendime de soruyorum.”
Baba ve kız bunları konuşurken, bir gölün kenarına vardılar ve kendilerine uygun bir yer bulup oturdular. Kız önce durgun sudaki aksine baktı, sonra da çantasından çıkardığı tarağıyla saçlarını taramaya başladı. Biraz önce şikâyet ettiği şeyleri sanki unutmuş gibiydi.
Bu arada, baba elini suya sokup sağa sola hareket ettirdi ve su bulanmaya başladı. Kız sudaki yüzünü göremez olmuştu. Dönüp babasına baktı ama babası hiçbir şey olmamış gibi uzakları seyrediyordu.
Su tekrar eski haline dönüp, berraklaştığında, kız tekrar suya eğilip saçlarını taramaya devam etti. Tam bu sırada, baba tekrar elini suya batırıp yine suyu bulandırdı. Gölün dibindeki toprak suyla karışmış ve kız yine kendini göremez olmuştu. Şaşkınlık ve öfkeyle başını kaldırıp bir daha babasına baktı. Babasının neden onu rahat bırakmadığını anlamaya çalışıyordu. Bu durum birkaç kez tekrarlayınca kız kaşlarını çatıp ayağa kalktı.
“Baba yaaa…Neden bunu yapıyorsun? Ben ne güzel suya bakıp saçlarımı taramak istiyorum ama sen sürekli suyu bulandırıyorsun.”
“Ne o, yoksa rahatsız mı oldun?”
“Evet oldum, hem de çok!..Sen öyle yapınca, kendimi göremiyorum ve saçlarımı tarayamıyorum.”
“Peki, ben bulandırmadan önce su nasıl görünüyordu?”
“Nasıl olacak, elbette harika görünüyordu…Bir…bir…Evet evet, tıpkı bir ayna gibi…”
“Evet kızım haklısın, bence de kesinlikle aynaya benziyordu. Şimdi şöyle düşün lütfen; gölün bu sakin, bulanmamış ve çamurlaşmamış hali sensin, senin özün. Suyu bulandıran bu elim de senin hakkında olumsuz yorumlar yapanlar, kötü sözler söyleyenler.”
“Ne? Nasıl? Özür dilerim baba ama dediklerinden inan hiçbir şey anlamadım?”
“Dinle güzel kızım. Suyun en berrak ve en temiz hali senin özündür, kalbin ve aklındır. Sen eğilip, özüne dikkatli bakarsan, içindeki güzellikleri daha iyi görürsün hatta herkesten iyi sen görürsün ama sen tutup da birilerine seninle ilgili kötü yorumlar yapmalarına, hükümler vermelerine, hakaret etmelerine ve seni yönlendirmelerine izin verirsen, senin suyunda bulanmaya başlar, özün huzursuz olur. Onların olumsuz eleştirileri ve kötü sözleriyle bulanan özünü bir süre sonra sen de göremez olursun. Sonra, kendini göremedikçe afallar, kaygıya kapılıp, ne yapacağını bilemezsin ve en kötüsü de, bu insanların söylediklerinin doğru olduğuna inanmaya başlarsın.”
Kızın gözleri parıldadı ve yüzüne bir gülümseme kondu.
“Evettt…Sanırım şimdi anladım babacığım.“ dedi. “Onlar geliyor ve benim suyumu bulandırıyorlar. Eğer buna izin verirsem, saçlarımı tarayamam, yüzümü göremem, kendimi sevemem ve mutlu olamam.”
“Kesinlikle bu kızım. Aferin sana.”
Baba ile kız birbirlerine sarıldılar. Kız suya bakarken, baba da kızının saçlarını taramaya başladı.
“Eve döndüğümüzde, tırnaklarıma oje de sürer misin baba?”
“Hımm…Ben de sana süreyim baba diye tutturmazsan, elbette olur kızım, sürerim.”
Güldüler.
Akşam olmuştu ve eve dönüş zamanı gelmişti. Kız yol boyunca babasının söylediklerini düşündü. Önyargılar, yalanlar, hakaretler, hor görmeler, amir olmalar, emir vermeler, birilerinin adına kararlar almalar…İşte bütün bunların yüzünden dünyada bir sürü ezik ve silik insan vardı ve bulanık sularda özlerini göremez olmuşlardı. Kız “Babam haklı. Her insan kendi gölünü korumalı, suyun bulandırılmasına izin vermemeli. Çünkü kendi gölüne sahip çıkamayan, başkalarına damla bile olamaz.” dedi kendi özüne. Özü kızın böyle düşünmesine çok sevindi.
„Seni çok seviyorum baba.”
„Ben de seni çirkin ve aptal kızım, ben de seni çok seviyorum.”
Kız kahkaha attı ve „ Hiiiç boşuna uğraşma baba, asla suyumu bulandıramazsın.“
O an belki de kızın yaşadığın en güzel ve özel zamandı ve yarın onun için bambaşka bir gün olacaktı. Berrak, t